Cem, bir özgürleşme okuludur. Allah’tan başkasına itaat etmemeyi, Ondan başka kimseye kul olmamayı ve aklın rehberliğini öğreten cem ibadeti, aynı zamanda bir dayanışma ve kardeşlik eğitimidir. Lokmalarını paylaşarak dayanışmayı, karşılıklı razı olma kurumuyla da kardeşliği yaşayan canların cemi hak katında kabul olur.

Cem ibadetini diğer inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem’de bulunanların aynı zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem’de bulunalar bir birlerinden “razı olmak” zorundadırlar. Cem’de bulunan bir kişi başka bir diğerine dargınsa, haklı haksız müşgül görülmeden Cem’e başlanmaz. Dede mikailin vekili cemaatten razılık ister. Sorunlar varsa çözer. Haklı haklanır.

Cem ibadetinde; “ölmeden önce ölmek: hesaba çekilmeden önce hesabını vermek, ulu divana alnı açık yüzü ak olarak, kul hakkıyla gitmemektir.
Kul kuldan razı olursa Allah da kuldan razı olur.” Ve “döktüğünüz varsa doldurun, ağlattığınız varsa güldürün” ilkesi gereğince; yalancı şahitlik edenler, hırsızlık yapanlar, haram kazanç sağlayanlar, vatan borcunu ödemeyenler, komşusuna zarar verenler, kısaca zararlı kişiler ceme alınmazlar.

Razılık Almak:

Razı almak bireye mahsustur, arınmaktır. Gönül kırdıysa özür dileyici olup, kırdığı gönlü onarmak, ağlattığını güldürmek, zarar verdiklerinin zararlarını ödemek yani, kul hakkını sahibine yaşıyorken vermektir.. Hz. Ali; “Tövbe, insanın kalbiyle pişmanlık duyması, diliyle bağış dilemesi, bedeniyle günahları bırakması ve bu günahları tekrarlamayacağına dair içtenlikle karar vermesi demektir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir