Mustafa amcam 1965 yılında gider Almanya’ya 3 yıl sonra babamı istek eder 1968 yılında da babam gider umutlara yelken açarlar gurbet ellerde babam Neumarkter str 22 Allersberg amcam ise Schönweißstraße 31 Nürnberg‘de ikamet ederler. Hemen hemen her hafta sonu tatillerde babam amcamın yanına gidermiş işte öyle bir ziyaret anında amcamın yattığı odada çekilmiş bu resim 1970’li yıllar.. Amcam siroz hastalığından 1991’de vefat etti, mekanı cennet olsun. Babamı Allah başımızdan eksik etmesin…
31 Ekim 1961’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Devleti arasında “Türk İşgücü Anlaşması” imzalandı ve böylece ilk resmi Türk işgücü göçü başladı. İşçilerin yüzde 60’ı gibi önemli bölümü kalifiye elemandı.
Almanya’ya ilk resmi Türk işgücü göçü, Türkiye ile Almanya arasında 31 Ekim 1961’de, “Türk İşgücü Anlaşması”nın imzalanmasıyla başladı. 2. Dünya Savaşı’nın 1945 yılında sona ermesiyle Batı Avrupa ülkeleri hızlı bir kalkınma sürecine girerken, işgücü ihtiyaçlarını, daha ucuz olan yabancı işçi çalıştırarak karşılama yoluna gittiler. Almanya da ülkede çığ gibi büyüyen işçi açığını gidermek için 1955 yılından itibaren İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi Akdeniz ülkelerinden işçi almaya başladı. 31 Ekim 1961’de de Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Devleti arasında “Türk İşgücü Anlaşması” imzalandı ve böylece ilk resmi Türk işgücü göçü başladı. Türkiye’de “Alamancı”, Almanya’daki Türkler arasında “gurbetçi”, Almanlar tarafından önce “Gastarbeiter” (misafir işçi), daha sonra “Auslaender” (yabancı) ve şu anda da “Mitbürger” (hemşehri) denilen Türk işçilerin ilk kafilesi, 1961 yılında Almanya’ya geldi. İşçilerin yüzde 60’ı gibi önemli bölümü kalifiye elemandı.
DİŞLERİNE KADAR KONTROL EDİLDİLER
Almanya, İstanbul’un Tophane semtinde bir irtibat bürosu kurdu. Almanya’ya gelmek isteyen insanlar bu büroya müracaatta bulunuyor, ardından memleketlerine geri dönüp, bürodan gelecek “Almanya kağıdını” bekliyorlardı. Mektubu alan İrtibat Bürosu’na koşuyor ve Almanya’ya gidiş çilesi başlıyordu. Aralarında belki de hiç doktora gitmemiş kişilerin de bulunduğu işçiler, Alman doktorlar tarafından sıkı bir sağlık kontrolünden geçiriliyordu. İşçiler, dişlerine kadar kontrol ediliyorlardı. Sağlam olanlar, köylerine kentlerine gidip, Almanya’ya gitmek üzere tahta bavullarını hazırlıyor ve 1-2 yıllığına, 3-5 kuruş biriktirdikten sonra geri dönme düşüncesiyle uzun bir yolculuğa başlıyorlardı.
3 GÜN SÜREN YOLCULUK
İstanbul’un Sirkeci garı, ayrılış günü geldiğinde ana baba günü oluyordu. Kiminin uğurlayanı vardı kiminin yoktu. Kara trene binildiğinde içleri bir hüsran sarıyordu. Yaklaşık 3 gün süren yolculuktan sonra Münih garında yeni bir hayata başlanıyor, gardaki camsız odalarda insanlar gidecekleri kentlere göre ayrılıyor ve ellerine tren biletleri ve kumanyaları veriliyordu. Gittikleri kentlerde çalışacakları firmalarda Türk tercümanlar ve firma yetkilileri tarafından karşılanan işçiler önce, “Heim” adı verilen kalacakları yurtlara yerleştiriliyordu. Bunların çoğu, 2, 4, 6 kişinin kalabileceği odalar, müşterek tuvalet banyo ve mutfağı olan barakalar, bekarların kaldığı yurtlardı.
ÜCRETİN ÇOĞU BİRİKTİRİLİYORDU
Türk işçiler, aldıkları ücretin büyük bölümünü biriktirmek için her türlü fedakarlığı yapıyorlardı. Yemiyor, içmiyor, sadece para biriktirip bir müddet sonra ülkelerine dönüp tasarruflarını, ev alarak küçük bir dükkan açarak değerlendirmeyi düşünüyorlardı. Bu kısıtlamalar, sonunda kendi sağlıklarına mal olsa da… Eşlerini Almanya’ya getirten Türkler, bekar hayatından kurtuluyordu. Kimi tek odalı bir ev buluyor, kimi de aile yurtlarına taşınıyordu. Almanya’daki yabancı işçilerin sayısı 1973 yılına kadar sürekli arttı. İşçi sayısının yanı sıra eş ve çocuklardan oluşan yabancı sayısında da artış oldu. Ülkede 1973 yılında yabancı işçi sayısı 2.6 milyona ulaşırken, aileleri ile birlikte yabancı sayısı da 4 milyona yükseldi. Türk işçilerinin sayısı ise 600 bin aile üyesi ile 900 bine ulaştı.
KRİZ TÜRKLERİ DE VURDU
Dünyadaki petrol krizinden Almanya da büyük ölçüde etkilendi. Federal hükümet, 1974 yılında, “Anwerbestopp” olarak adlandırılan yabancı işçi alımını durdurdu. Sadece Avrupa Topluluğu ülkeleri vatandaşları işçi olarak alınmaya başlandı. Böylece Alman istihdam sektörü, topluluk üyesi ülke vatandaşı olmayanlara kapısını kapadı. “Yabancılar sorunu”, 1973’ten sonra daha hararetle tartışılmaya devam etti. Bonn hükümeti, 1978 yılı Aralık ayında federal hükümetin Yabancılar Danışmanlığını oluşturdu. Başkanlığına, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin Alman Sosyal Demokrat Partili (SPD) eski Başbakanı Heinz Kühn getirildi. Kühn, 80’li yılların başında yine SPD ile yönetilen Schmidt hükümetinin talepleri doğrultusunda yabancı işçiler ve aile bireylerini de kapsayan, daha sonra Kühn-Memorandumu diye anılacak bir memorandum hazırlayacaktı. Söz konusu memorandumda, özellikle Türklerin ve çocuklarının okul öncesi ve sonrası eğitimi ile mesleki eğitimine ağırlık verildi.
İŞÇİ ŞİRKETLERİ
Almanya’daki Türk işçiler kendi ekonomik durumlarını düzeltmeye çalışırken, bir yandan da Türkiye ekonomisine katkıda bulunmayı amaçlıyorlardı. Bu nedenle de 1970’li yıllarda işçi şirketleri furyası başladı. İlk olarak 2200 ortaklı Türksan kuruldu. Ardından da şirketler mantar gibi çoğalmaya başladı. Herkes kendi yöresine bir yatırım yapmak istiyordu. Vatandaşların bu çabaları suistimal edildi. Şirketler kuruldu, paralar toplandı ama sonu hüsranla bitti. 290’ın üzerinde işçi şirketi kurulduğu halde, bunlardan ancak parmakla sayılacak kadarı faaliyete geçti. İşçi şirketlerinden sonra yatırımlar, Türk bankalarına ve inşaatlara yapılmaya başlandı.
İŞÇİ TÜRKLER PATRON OLDU
Almanya’da vatan hasreti çeken Türk işçileri, Türk yemeklerini, müziğini özlüyorlar, izin için Türkiye’den beraberlerinde çuvallarla nohut, fasulye, bulgur ve sebze getiriyorlardı. Türkler kendileri bir işyeri açamıyordu. 1960’lı yılların sonlarına doğru bir Alman vatandaşına ücret karşılığında iş müsaadesi aldırıp, kasap, bakkal, restoran, “export” adını verdikleri elektronik eşya mağazaları açmaya başladılar. Türk dükkanlarının yer almaya başladığı Köln’ün Weidengasse caddesi, Berlin’in Kreuzberg ilçesi, “Küçük İstanbul” olarak adlandırılmaya başlandı. Bu dükkanlardan, Türklerin yanı sıra Almanlar da alışveriş yapıyorlardı. Müzik kasetlerinin piyasaya çıkmasıyla Almanya’da da kaset furyası başladı. Yılmaz Asöcal, Minareci, Uzelli, kaset dünyasında Türk sanatçılarının eserlerini Almanya’ya taşıyan isimler oldu. Bu arada, “Köln Bülbülü” olarak adlandırılan Yüksel Özkasap, gurbet türküleri ile Türkler arasında büyük ilgi gördü. Ardından video geldi. Birçok evde video salgını başladı. Video kasetlerin fiyatı zamanla 1 marka kadar düştü.
EVDE SUCUK YAPIMI
Köln’deki Ford fabrikasına İzmir’den işçi olarak gelen Burhan Öngören, evinde Türk usulü sucuk yapmaya başladı. Bunu fabrikadaki Türk arkadaşlarına çanta içerisinde sattı. Daha sonra bir depoda küçük bir imalathane ve ardından şimdi bütün dünyaya tonlarca satış yapan, sucuk, salam ve sosisten oluşan modern bir et ürünleri fabrikası oluşturdu. Almanya’ya öğrenci olarak gelen ve 1968 gençlik olaylarına da karışan Vural Öger, küçük çapta başladığı uçak bileti satışıyla bugün ülkenin en büyük turizm şirketi olan Öger Tours’u kurdu. İki Almanya’nın birleşmesinden sonra eski Doğu Almanya’daki şirketler satışa çıkartıldı. Bu satışlar sırasında Ünyeli Şenol Yeğin adlı Türk işadamı Türkiye’den Almanya’ya gelerek, Almanya’nın Çek Cumhuriyeti ve Polonya ile olan sınır kentindeki Seifhennersdorff adlı küçük kasabada bulunan ve kapanmanın eşiğinde olan paraşüt ve askeri giyecek imalatı yapan firmayı satın aldı. Yeğin, yaptığı yatırımlarla bu kasabanın ekonomisine ve istihdamına büyük katkı sağladı. Türk girişimciler, 1980’li yıllarda çok hızlı gelişme kaydetmeye başladı. 1999 itibariyle Almanya’daki Türk işletmelerinin sayısı 55 bin oldu. Bu işletmelerde yaklaşık 300 bin kişi çalışıyor, ciroları da 50.3 miyar markı buluyor. Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği’nin (ATİAD) yaptırdığı bir araştırmaya göre, bugün 55 bin olan Türk girişimcilerinin sayısı 2010 yılında 100 bini bulacak. İşçi sayıları da 650 bine yükselecek. Ciroları da 165 ila 218 milyar mark arasında olacak.
TÜRKLERE VİZE
Alman hükümeti, Türkiye’den Almanya’ya akın eden “ekonomik sığınmacılar” nedeniyle Ekim 1980’de tek taraflı olarak Türk vatandaşlarına vize uygulaması başlattı. Bununla da yetinmeyen Alman hükümeti, 1981 yılı Aralık ayında yeni kısıtlamalar getirdi. Bunların başında, yeni evlenen gençlerin eşlerini ancak 3 yıl sonra yanlarına alabilme zorunluluğu geldi.
GERİ DÖNÜŞE TEŞVİK
Almanya, Türk vatandaşlarına tek taraflı vize uygulaması, eşlere koyduğu kısıtlamalarla kalmayarak Türklerin sayısını azaltmak ve geri dönüşü teşvik etmek amacıyla 1984 yılında “Geri Dönüşe Teşvik Yasası” çıkarttı. Bu yasayla tahminen 290 bin dolayında Türk vatandaşı Türkiye’ye döndü. Bu yasa çerçevesinde ülkelerine dönen Türk vatandaşlarına 10 bin 500 mark, çocuk başına da 1500 mark verildi. Bu yasadan yararlananlar Almanya’da bütün ilişkilerini kesip, Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Bu kişiler sigorta kurumlarına ödedikleri işçi payı sigorta primlerini peşin alırken, işveren payını almayıp Almanya’da emekli olma şansıyla birlikte yeniden Almanya’ya dönüş haklarını kaybettiler.
ALMANYA’DA TERÖR
Türkiye’de 1970 yıllarında karşıt görüşlü gruplar arasında yaşanan çatışmalar zamanla Almanya’daki Türklere de yansıdı. Gruplar teşkilatlanmaya başladı, dernekler kuruldu. 12 Eylül’den sonra Türkiye’den kaçanlar Almanya’da toplanmaya başladı. Böylece kutuplaşmalar daha da yoğunlaştı. Almanya’nın Köln kentine gelen ve “kara ses” olarak bilinen Cemalettin Kaplan, “İslami Cemiyet ve Cemaatler Birliği” adını verdiği dernek ile sözde “hilafet devleti” kurarak, Türkiye’ye karşı çalışmalar yaptı. Terör örgütü PKK da Almanya’da teşkilatlanmaya başladı. Alman hükümeti bu örgütün faaliyetlerine yıllarca göz yumdu, 90’lı yıllarda çeşitli Türk kuruluşlarına ve işyerlerine saldırılar düzenleyen örgüt, 1993 yılında yasaklandı, buna rağmen istediği gibi toplantı ve yürüyüşler yaptı, haraç topladı ve örgütten ayrılanları öldürdü.
YABANCI DÜŞMANLIĞI
Almanya’da yabancı düşmanlığı 80’lı yılların ortalarına doğru başladı. Aşırı sağcı 3 ırkçı Alman genci, Mölln kentinde Arslan ailesinin evini gece kundaklayarak 3 kişinin ölümüne neden oldu. Hamburg’ta yapılan cenaze törenine, dönemin Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel de katıldı. 1993 yılında Solingen’de Genç ailesinin evi ırkçı Alman gençleri tarafından kundaklandı ve 5 kişi öldü. Köln’de yapılan cenaze törenine, dönemin Alman Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker, Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel ve çok sayıda bakan katıldı. Genç ailesinin fertlerinin cenazeleri özel bir uçakla Türkiye’ye gönderildi. Dışişleri Bakanı Kinkel de Türkiye’deki cenaze töreninde hazır bulundu. Eylemler bunlarla kalmadı. Almanya’nın çeşitli kentlerinde Türklerin evleri ve dernekleri kundaklandı.
UYUM
- Alman Hıristiyan Demokrat Birlik ve kardeş partisi Alman Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi, 40 yıl geçmesine rağmen bugün bile Türklerin halen uyum gösteremediğini ve de uyum istemediğini öne sürüyor. Bu yöndeki açıklamalar, Türklerin Alman toplumuna uyumunu olumsuz etkiliyor.
YABANCıLAR IÇINDE EN BÜYÜK NÜFUS
Almanya’daki yabancılar arasında en büyük nüfusu Türk vatandaşları oluşturuyor. Almanya’da Türklerin sayısı 1961’de 6700 iken, Almanya’da 31 Aralık 1998 itibariyle toplam 7 milyon 319 bin 593 yabancıdan 2 milyon 110 bin 223’ü Türk. 31 Aralık 1999 rakamlarına göre ise 7 milyon 343 bin 591 yabancının 2 milyon 53 bin 564’ü Türk vatandaşı. 30 Haziran 1999 itibariyle çalışan 2 milyon 33 bin 590 yabancının 570 bin 648’ini Türkler oluşturuyor. Türklerin çoğunlukla Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde çalışırken (184 bin 609), bu eyaleti Mercedes firması ve önemli sanayi kuruluşlarının bulunduğu güney Almanya’nın Baden-Württemberg Eyaleti (113 bin 024) izliyor. Almanya’da 31 Aralık 1999 tarihi itibariyle sayıları 675 bin 681 olan yabancı işsizin 172 bin 500’ünü Türkler oluşturuyor. Türkler arasında işsizlik oranının en yüksek olduğu eyaletler Kuzey Ren Vestfalya (61 bin 653), Baden-Württemberg (22 bin 566) ve Berlin/Brandenburg’dur (20 bin 767).
EĞİTİM
Almanya’daki Türk gençlerinin çoğunluğu eğitimlerini yarım bırakıyor. Bu da gençlerin iş bulmalarını güçleştiriyor. 1997-1998 öğretim yılı itibariyle anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise, engelliler okulu, kolejler ve meslek okullarına devam eden toplam 1 milyon 238 bin 848 yabancı öğrencinin 491 bin 484’ünü Türk öğrenciler oluşturuyor. Türk dili ve kültürü sınıflarına devam eden çocukların sayısı ise 1997-1998 öğretim yılı itibariyle 186 bin 291. Aynı öğretim yılında meslek eğitimi gören Türk öğrenci sayısı ise 97 bin 190 iken, yabancı öğrenci sayısı ise 232 bin 141 olarak bildirildi.
Yine aynı öğretim yılında çıraklık eğitimi gören Türk öğrencilerin sayısı 44 bin 662 iken, yabancı öğrencilerin sayısı 110 bin 165 oldu. 1997-1998 öğretim yılında yüksek öğrenime devam eden Türk öğrenci sayısı 23 bin 31 olarak belirlendi. Bunda önceki yıllara nazaran Alman okullarına devam eden (okul türü ne olursa olsun) Türk öğrencilerin sayısında genel bir artışın olduğu göze çarpıyor.
KALİFİYE İŞGÜCÜNE İHTİYAÇ
Almanya’da kalifiye işgücüne ihtiyaç giderek artarken, niteliksiz elemanların iş bulma şansları gittikçe azalmakta. Türklerin arasında işsizlik oranının yüksek oluşunun başlıca nedenleri arasında, mesleki eğitimlerinin olmayışı gösterilmektedir. Sigortalı çalışan Türklerin hemen hemen yarısının bir mesleki eğitime sahip olmadıkları görülmektedir.
Federal Çalışma Kurumu İstihdam Piyasası ve Meslek Araştırma Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre, 7 milyon olan basit işlerde çalışan (niteliksiz işlerde) sayısında 2010 yılına kadar 4 milyon azalma olacağı, ihtiyaç duyulacak nitelikli eleman sayısının 3 milyon olacağı tahmin edilmekte. Bu gelişmeler karşısında gençlerin iş bulmaları büyük ölçüde mesleki eğitim görmelerine bağlı olacak. Bu nedenle Türk gençlerinin bulundukları ülkelerdeki çalışma dairelerine başvurup, mesleki eğitim olanaklarından en iyi şekilde yararlanmaları gerekmektedir. Özellikle iki Almanya’nın birleşmesiyle Alman nüfusunun birden 20 milyon artması, bu ülkede 40 yıldır yaşayan Türkleri olumsuz etkiledi, iş bulma şansları azaldı.
Almanya genelinde işsizlik oranı 1998 yılı itibariyle yüzde 11 dolayındayken, bu oran Türkler arasında yüzde 25. Ruhr havzasında maden ocakları gibi bazı iş kollarında Türkler arasındaki işsizlik oranı yüzde 40’a kadar yükseliyor. Diğer taraftan, işsiz Türk gençleri arasındaki suç işleme oranı 4-5 yıl öncesine göre 2 katına çıktı.
ANNE BABA VE GENÇLERDEN BEKLENTİLER
Almanya’da anne ve babalardan, çocuklarına meslek öğrenme bilincini vermeleri ve mesleğin hangi anlam taşıdığını anlatarak, onları bölgelerindeki çalışma dairelerinin meslek danışmanlarına gönderip, çeşitli meslek dalları hakkında bilgi edinmelerini sağlamaları isteniyor. Bu arada, anne babaların çocuklarını küçük yaşta evlendirmemeleri gerektiği de belirtiliyor. Yetkililer, küçük yaşta evlenen gençlerin eğitimlerini yarıda bıraktığına dikkat çekiyorlar. Alman makamları, Türk gençlerinin mutlaka meslek öğrenmeleri için mesleki eğitim kurslarına katılmaları, eğitimlerini yarıda bırakmamaları ve diploma sahibi olmaları gerektiğini vurguluyorlar.
Almanya’ya giden Türk işçilerden kimi hayal kırıklığına uğrarken, kimi umduğundan fazlasını buldu. Almanya’ya 40 yıl önce gelen birinci nesil artık emekli oldu, ancak bu ülkeden kopamadı.