EKREM ÖKSÜZ
Arzuhalcı, Yazar, Yönetmen, Oyuncu sanat adamı
1975-76 yılları Trabzon Ticaret Lisesi’nde öğrenciyken tanıdım Ekrem ÖKSÜZ’ü Trabzon Merkez Postanesi önünde küçük bir masanın üzerinde daktilosuyla dilekçeler yazıyordu. Yanında aynı işi yapan bir kaç kişi daha vardı ama Ekrem bey her zaman temiz giyimiyle duruşuyla hal ve hareketiyle farklıydı. Bu zamana kadar sohbet ortamımız da olmadı ama Trabzon’lu olup da Ekrem ÖKSÜZ’ü tanımayan az insan vardır çünkü o Trabzon’un aşina yüzü.
O yıllarda daktilo her yerde yoktu bana da babam Almanya’dan ilkokuldayken getirmişti OLYMPIA Traveller F Klavye daktilo lise yıllarına kadar on parmak yazmayı öğrenmiştim belki de bu yüzden Ptt önündeki arzuhalcılar dikkatimi çekmişti. Bilgisayar çıkınca mecburen Q klavyeye geçtim.

OLYMPIA Traveller
Ekrem ÖKSÜZ’e dair Millyet Gazetesinde çıkan yazıyı aşağıda paylaşıyorum.
Postane Önünde 42 Yıldır Daktilosunun Sesleri Hiç Susmuyor
Teknolojiye yenik düşen Arzuhalcilik mesleğini devam ettirmek için 42 yıldır parmaklarını daktilodan ayırmıyor.
Teknolojiye yenik düşen mesleklerden biri olan Arzuhalcilik son dönemlerde can çekişiyor. Okur-yazar oranının az olduğu ve teknolojinin gelişmediği dönemlerde resmi kurumların önünde vatandaşların dilek ve şikayetleri daktilo ile kağıda yazarak geçimlerini sağlayan arzuhalciler, teknolojinin gelişmesiyle birlikte iş yapamaz hale geldi. Trabzon’da Arzuhalcilik mesleğinin son temsilcilerinden biri olan 55 yaşındaki Ekrem Öksüz ilkokul dönemlerinden babası Mustafa Öksüz’den öğrendiği daktiloyu yalnız bırakmıyor. Merkez Postane önünde her sabah kurduğu masasının üzerindeki daktilo ile geçimini sağlamaya çalışan Öksüz, bilgisayar kullanmayı bilmediğini söylüyor.
Arzuhalcilik mesleğini ilkokul yıllarında babasından öğrendiğini belirten Öksüz, “Bu benim rahmetli babamın mesleği. Bende ilkokulundan sonra başladım. Trabzon’da arzuhalcılık mesleğini ilk başlatanlardan bir tanesi babamdı. O zamanlar daktilo devlet dairelerinden tek-tük vardı. Ne yapalım, ne edelim dediler ve postanenin önüne boş bir masa attılar. Kağıt ve kalemle vatandaşların dertlerini, isteklerini belirli bir ücret karşılığında vatandaşlara sunmaya başladılar. Ben o zamanlar ilkokula gidiyordum. Babamın yanına gelip gidiyordum. Bana ilk başlarda zarf üstlerini yazdırmaya başladı. Ortaokulun sonralarına doğru daktilo gördüm. Babam bana yavaş yavaş daktiloda zarf üstü yazdırmaya başladı. 42 yıl oldu mesleği devam ettirerek evimi geçindirmeye çalışıyorum” dedi.
“Eskiden A’dan Z’ye bütün işleri biz yapıyorduk”
Emekliliğini Arzuhalcilik mesleğinden tamamlamaya çalıştığını kaydeden Öksüz, “Eskisi gibi iş yok. Daktilonun üzerindeki 29 harfi internet ortamı olmadan önce hepsini kullanıyordum. A’dan, Z’ye bütün işleri biz yapıyorduk. Şimdi ise bu 29 harfin ilk 5-6 sırasını yapmaya başladık. Artık internette çıktı alınıyor, boşluklar doldurulmaya başlandı. Tabi onu da beceremeyenler oluyor. Bazı evraklar oluyor internette çıktısı olmayan onlar mecburen daktiloda yazılıyor. Eskiden yüzde 100 olan işlerimiz artık yüzde 10-12 arasında. Önceden burada 15 kişi arzuhalcılık mesleğini yapıyordu. Şimdi tek kaldım. Benden sonra devam eden olur mu bilmiyorum zaten çocuğum da yok. Emekliliğimi burada tamamlamaya çalışıyorum” şeklinde konuştu.
“2000 yılından sonra sayımız 3-4’e düştü”
Arzuhalcilik’te en iyi dönemlerini 1994-1998 yılları arasında yaşadığını dile getiren Öksüz, “1993-1994 yıllarında yoğunluk yaşamıştık. O zaman 15 kişiye yakındık en güzel zamanlarımızdı. 2000 yılından sonra sayımız 3-4’e düştü. Kimisi vefat etti, kimisi bıraktı. En iyi dönemlerimiz 1994-1998 yılları arasında oldu. O zamanlar üniversite mezunlarının bitirme tezlerini yazardık. İşe yetişemezdik” diye konuştu.
“Daktilonun sesi insana ninni gibi geliyor”
Bilgisayar kullanmayı bilmediğini söyleyen Öksüz, “Ben bilgisayar kullanmasını bilmiyorum. Ben F klavye kullanıyorum onlar Q klavye. Ben burada 5 dakikada 3-5 sayfa yazarken bilgisayarda bir satırı yarım saatte bitirdiğimi bilirim. Bunda gözüm kapalı yazıyorum. Maalesef o çağı atlayamadım. Gelişemedim ama ben nostaljiyi seviyorum. Bazen çocuklar gelip ’bu ne ?’ diyorlar ? Ben de şaka yollu bu bilgisayarın atası diyorum. Yetişkinler bile gelip oturarak ’Ben yazabilir miyim?’ diyor. Daktilonun sesi insana ninni gibi geliyor. Bazen bitirme ödevleri alıyordum yetiştirmeye çalışmak için gece yarılarına kadar yazardım üstteki komşu tuşların sesinden rahatsız olurdu” ifadelerini kullandı.
